Gürün En Soğuk Kaç Derece? Sıcaklıkların Ardındaki Siyasi İklim
Bir Siyaset Bilimcisinin Düşüncesi: Soğuk, İktidar ve Toplumsal Düzen
Soğuk hava, yalnızca doğanın bir yansıması değildir; kimi zaman toplumun yapısal donukluğunu, iktidarın katılığını ve bireyin direnç kapasitesini de anlatır. Gürün’ün dondurucu kışları, -25 °C’yi bulan sıcaklıklarıyla bilinir. Ancak bu “soğukluk” yalnızca meteorolojik bir olgu değildir. Bir siyaset bilimcinin gözünde, bu donmuş iklimin ardında iktidarın ideolojik soğuğu, kurumların mesafesi ve vatandaşın sessizliği yatar.
Gürün’ün sert doğası, aslında Türkiye’nin taşra coğrafyasında devlet ile vatandaş arasındaki ilişkinin sembolik bir yansımasıdır. Devletin sıcak eli uzanmadığında, yalnızca termometre değil, toplumsal dayanışma da donmaya başlar.
Soğuk Bir Coğrafyanın Sıcak Hikayesi
Gürün, Sivas’ın en yüksek rakımlı ilçelerinden biridir. Kış aylarında sıcaklık zaman zaman -25 °C’ye kadar düşer. Bu fiziksel soğukluk, bölge insanının yaşama biçimini, üretim ilişkilerini ve dayanışma biçimlerini belirler.
Ama asıl dikkat çekici olan, bu soğukluğun siyasal bir anlam kazanmasıdır. Devletin uzaklığı, hizmetlerin aksaması, merkezî kararların yerel gerçeklikle uyuşmaması… Tüm bunlar, “soğuk” kavramını iktidarın hissedilmediği bir metafora dönüştürür.
Peki, devlet sıcaklığını yitirdiğinde, vatandaş nasıl ısınır?
Bu sorunun yanıtı, siyaset biliminin kalbinde yatar.
İktidarın Soğuğu: Merkezden Taşraya Uzanan Mesafe
Gürün’deki soğuk, bir meteoroloji verisi olmaktan çok, merkez-çevre ilişkilerinin bir izdüşümüdür. Ankara’nın sıcak salonlarında alınan kararlar, Gürün’ün buz tutmuş sokaklarına ulaşmadan donmaktadır.
Kurumlar, teoride halka hizmet eder; pratikte ise bürokrasinin soğuk duvarları arasında hapsolur. Bu soğukluk, yurttaşın devletle kurduğu duygusal bağı zayıflatır.
Bir kaymakam, bir öğretmen, bir sağlık çalışanı… Devletin “temsilcileri” olarak sıcaklık yaymaları beklenirken, kimi zaman ideolojik kalıpların içine sıkışırlar.
İktidar burada, doğayı değil insanı soğutur. Çünkü soğuk hava geçicidir, ama soğuk iktidar kalıcıdır.
İdeoloji ve Vatandaşlık: Soğuğun Anlamı
Gürün’de yaşanan soğuklar, bir yaşam pratiği kadar bir dayanışma kültürü doğurmuştur.
Ancak bu kültür, devletin “vatandaşlık” anlayışıyla sık sık çelişir. Devlet, vatandaşı yalnızca seçim dönemlerinde “ısıtır”, sonrasında ise sessiz bir mesafeye çekilir.
Bu durum, ideolojik soğukluk dediğimiz şeyi yaratır: vatandaşın gözünde devleti sıcak kılan unsurlar –adalet, eşitlik, temsil– zamanla kaybolur.
Peki o zaman şu soruyu sormak gerekmez mi? Bir vatandaşın kalbi, -25 °C’lik bir gecede bile devlete duyduğu güven kadar mı ısınır?
Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Kadınların Isıtıcı Gücü
Siyaset bilimi bize şunu öğretir: erkekler genellikle gücü koruma, kadınlar ise hayatı sürdürme refleksiyle hareket eder.
Gürün’ün soğuk kışlarında, erkekler dışarıda mücadele ederken, kadınlar ev içindeki sıcaklığı, dayanışmayı ve sürekliliği sağlar.
Kadınların bu görünmeyen emeği, aslında demokratik katılımın en yerel biçimidir.
Kömür sobasının başında örgütlenen dayanışma, mahalledeki yardımlaşma ağı ya da komşu kadınların birbirine verdiği destek… Bunların her biri, devletin eksik bıraktığı “sıcaklığı” toplumsal düzeyde yeniden üretir.
Bu nedenle Gürün’ün en soğuk günlerinde bile, en sıcak siyaset kadınların ellerinde şekillenir.
Erkeklerin Güç Odaklı Soğukluğu
Erkek egemen siyaset anlayışı, “soğuğa karşı güç” mantığıyla işler. Bu yaklaşımda doğa, kontrol edilmesi gereken bir düşmandır.
Oysa kadınlar için doğa, birlikte yaşanması gereken bir gerçekliktir.
Bu fark, yerel siyasette bile hissedilir: erkekler iktidar kurmak ister, kadınlar hayatı sürdürmek.
Bu iki yaklaşımın dengesi kurulmadıkça, ne doğa ne de toplum gerçek anlamda ısınamaz.
Sonuç: Gürün’ün Soğuğu, Siyasetin Aynasıdır
Gürün’ün en soğuk günü belki -25 °C’dir; ama asıl mesele, bu dereceyi kimin hissettiğidir.
Bir köylü kadının sabah su taşırken ellerine vuran soğuk, bir çocuğun yalıtımsız okulda titreyen parmakları ya da bir memurun ulaşamadığı köye gidemeyişi… Bunların her biri, devletin sıcaklık kapasitesinin bir ölçüsüdür.
İklim soğuyabilir, ama toplum neden bu kadar donuk? Bir ülke, yurttaşının üşüdüğünü fark etmeden nasıl ısınabilir?
Sonuçta Gürün’ün soğuğu, yalnızca termometreye değil, iktidarın kalbine de kazınmış bir gerçektir. Devletin sıcaklığı ölçülmez; hissedilir.